Yem bitkisi, hayvan yemi olarak yetiştirilen, ancak bunun yanında toprak ve suyu muhafaza etme, ekim nöbeti içerisinde kendinden sonra gelen ürünlerin verimini artırma özellikleri taşıyan, doğrudan doğruya veya sonradan yedirilmek üzere hasat edilerek kurutulan veya silajı yapılan bitkilerdir.
Kaba yem olarak tanımlanan yem bitkileri en ucuz besin kaynağıdır. Hayvanların mide mikroflorası için lüzumlu besin maddelerini içermektedir. Mineral ve vitamin kaynağı olmaları nedeniyle hayvanların verim ve üreme performanslarını etkilerler.
Yem bitkileri, hayvan ve insanların besin olarak faydalanamadığı karbondioksit, tuz ve diğer mineral maddeler gibi inorganik maddelerin hayvansal organik maddelere çevirme eko-sistemi içerisinde yer alırlar. İşte bu madde sirkülasyonunda bu kaynakları kullanarak hammaddeden mamul madde üretebilecek yegane varlık bitkidir. Bu nedenle tabiatta oluşan bu madde sirkülasyonunda bitkiye mutlak surette ihtiyaç vardır. Dolayısıyla her yeşil bitki, gıda üreten bir fabrikadır. Karmaşık bir sistem olan bu gıda üretimine fotosentez denir. Fotosentez olayının gerçekleşmesi denkleminin en önemli üyesi bitkidir. Başka bir varlık bunun yerini alamaz.
Yem bitkileri kültürünün ekonomik değeri, özellikle hayvansal üretim maddelerinde görülmektedir. Yüksek besleme değerine sahip yemlerle beslenen hayvanlardan elde olunan ürünler kalite bakımından yüksek, insan hayatı ve memleket ekonomisi için çok büyük değerler taşır.
Yem bitkilerinin yem olma niteliğinin yanında daha bir çok faydalı yönleri vardır. Tarımsal üretimin esas kaynağı olan toprağın yerinde tutulmasında yani toprak ve su erozyonlarının önlenmesinde en etken silahtır. özellikle baklagiller ailesinden olan yonca, korunga ve fiğ gibi yem bitkileri, köklerinde oluşturdukları boncuk şeklindeki yumrucuklar içerisinde barındırdıkları bakteriler vasıtasıyla, havanın serbest azotunu toprağa aktararak hiçbir zararlı yan etkisi bulunmayan tabii bir gübreleme yaparlar. Aynı zamanda toprağın derin tabakalarında çözünmez halde bulunan bazı besin elementlerini (fosfor gibi) çözündürerek toprağın üst tabakalarına taşıyarak kendinden sonra gelecek ürün için hazır hale getirirler. Başka yabancı otların gelişmesine müsaade etmezler. Böylece girmiş oldukları ekim nöbeti sistemi (münavebe) içerisinde toprak verimliliğini artırarak kendinden sonra gelen ürünün hem veriminin fazla miktarda artmasına hem de kaliteli ve lezzetli ürünlerin üretilmesine imkan sağlarlar.
Buğdaygil ve baklagil yem bitkileri ekildikleri toprakları yalnız verimli hale getirmekle kalmazlar. Aynı zamanda bol miktarda bırakmış oldukları kök ve toprak üstü artıkları ile toprağın organik madde miktarını artırarak yapısını düzeltirler. Toprağın organik madde yönünden zenginleşmesi ise, özellikle yağışı az olan yerlerde çok önemli husus olan toprağın su tutma ve besin maddeleri kapasitesini artırır.
Yem bitkilerinin önemini kavrayan gelişmiş batı ülkelerinde yem bitkileri alanının tarım arazisi içerisindeki payı % 25-60’dır. Halbuki memleketimiz topraklarının çoğu engebeli ve meyilli olması nedeniyle işlemeli tarıma uygun olmayıp tamamen su ve rüzgar erozyonuna açıktır. Bir mm’lik bir toprak tabakasının oluşması için en az 100 yıl gerektiği ve memleketimizden her yıl Kıbrıs adasının yüzey alanına eşit ve 10 cm kalınlığındaki bir toprağın denizlere döküldüğü dikkate alındığında, yem bitkilerinin tarla arazileri içerisindeki % 3’ lük payı çok düşük kalmaktadır.
Ayrıca hayvan varlığı bakımından önde gelen memleketlerden biri olan Türkiye hayvansal üretim bakımından sonuncu sıralarda yer almaktadır. Böylece insan beslenmesi için çok önemli kaynak olan hayvansal ürünün kişi başına düşen tüketim miktarı diğer ülkelerle kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Halbuki vücut yapı maddesi ve zekanın asıl kaynağı hayvansal ürünlerdir. Çağdaş medeniyet seviyesini yakalayacak neslin sağlam bir vücut yapısına ve kuvvetli bir zeka ile hafızaya sahip olması zorunluluktur.
Dolayısıyla söyleyebiliriz ki; bağımsız, güçlü ve dünya hadiselerini dünya barışı, mutluluğu ve huzuru istikametinde yönlendirebilecek bir Türkiye için öncelikle bu vasıflara haiz insanının ortaya konulması gerekmektedir. Bu nedenlerle öncelikle hayvanların çok iyi ve kaliteli yemlerle beslenerek hayvansal ürünlerin verim ve kalitesinin artırılması gerekmektedir. Nitekim yapılan araştırmalarla çiftçi şartlarında hayvanların üstün kaliteli yem bitkileri ile beslenmesi durumunda verimlerinin en az iki kat artırılabildiği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak; yurdumuzda doğal yem kaynakları verimsiz ve taşıyabileceğinden fazla miktarda hayvanla aşırı şekilde otlatılmaktadır. Başta yetersiz beslenme nedeniyle hayvanlarımızın verimleri çok düşüktür. İleri gitmiş ülkelerle kıyaslandığında memleketimizde yem bitkisi ekim alanı çok azdır. İşte tüm bu problemlerin çözümü için yem bitkileri yetiştiriciliğine gereken önem verilmelidir.