Bir ülke düşünün ki nüfusun % 80’i okuma, yazma bilmiyor, % 9O’ı çiftçi, 780.000 km2 yerde 13.000.000 kişi barınıyor ve düşünün ki bu ülke halkı Balkan, Çanakkale, I. Dünya ve sonunda İstiklâl Savaşı’ndan çıkmış yorgun, bitkin bir toplum. Bu ülke halkı böyle bir durumda bir çok gereksinmeler içinde kıvranmakta... Ülkenin kalkınması, birçok engelleri aşması, yeter düzeyde üretim yaparak beslenmesi gelişmiş ülkelerce hiç beklenmiyor.
Atatürk ve arkadaşları bu ümidini yitirmiş yorgun halk kitlesi önünde yurtseven insanlar olarak yaptıkları çalışmalarda bir takım ulusal ilkeler belirlemişlerdir.
Atatürk dönemindeki Tarım Politikası diğer uygulamalarda olduğu gibi Türk toplumuna ne yeryüzü cenneti düzenleri vaad etmiş, ve ne de komşu otoriter rejimlerde olduğu gibi, Türk köylüsünün ve halkının akıl ve vicdanını zincire vuran ideolojileri kendine örnek olarak seçmiştir. Yani Atatürk dönemindeki Tarım politikası kendi ekseni etrafında dönen kapalı bir (fanatik dini rejimler) gibi şartlanmış bir görüş tarzı değildir. Bu politika, kurucu, uygulayıcı, çağdaş bir Tarım kültürü sistemine oturtulmuştur. Aynı zamanda gelişme düzeylerine göre hareket eden özel teşebbüsün bilgi ve sermaye birikimi olmadığı için devlet önderliğinde özel teşebbüsün gelişmesini öngören temeller üzerine oturtulmuş bir plandır.
Diğer taraftan Atatürk bu politikanın uygulanmasını kafasında önceden tasarladığı için Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren bir çok yön verici deyişlerde de bulunmuştur.
Bunlardan birisi,
“Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi ve hakiki müstahsil köylüdür”
Başlangıçta ortaya konulan politikada Teknik ve idari alanları içine alan bir paket proje çalışmasına başlanmıştır. Bu hususta o kadar yararlı adımlar atılmıştır ki bunların hepsine yer vermek “Atatürk döneminde Tarım Tarihi’nin yazılması konusu içerisine girer.
Örneğin, 2 Aralık 1925 tarihinde çıkanlar 682 sayılı yasa ile ziraatın gelişmesi için her çeşit fidan ve tohumların bedelsiz olarak dağıtımı ve devletin yönetiminde fidanlık kurulması, çiftçinin eğitimi ve verimin artırılması, yönünde tohumlukların bedelsiz olarak verilmesi” hakkındaki yasadır. Bu yasa çiftçi eğitimi metodlarından olan demonstrasyonların. yapılması için temel, teknik bir uygulamadır. Marshall yardımı başladığı zaman (1950 yıllarında) Amerika Birleşik Devletleri Tarım Uzmanları, böyle bir yasanın Türkiye’de çok önceleri varoluşuna karşı şaşırdılar. Çünkü, ABD’de tarım alnında bir yeniliği çiftçilere öğretmek için demonstrasyonlar (malzemeyi devlet verir, yeni bir tohum fidanın ekimini yeni bir tekniğin uzmanlar gözetiminde çiftçiye uygulattırarak öğretilmesi metodudur.) yapılması başta gelen çitçi eğitimi metodu olarak bilinmektedir.
Elbette o dönemde köylerin idaresi, gelişmesi sorunlarının çözülmesi, elbirliği, güç birliği ile köyün kalkınması da dikkate alınmış ve 442 sayılı köy kanunu çıkarılmıştır. Ayrıca verimin artırılması için ekolojik koşullara uygun olarak yüksek verimli tohumlukların gümrük resminden muaf tutulması için bir yasa çıkarılmıştır. Diğer taraftan bu verim artırıcı önlemle beraber Yüce Atatürk meclis açış nutkunda da belirttiği gibi Tohum İslah İstasyonları kurulmuştur. Bu istasyonlar halen Zirai Araştırma Enstitüleri halinde görev sürdürmektedir. Bu alanda bir çok araştırmalar yapılmış, Türk Tarımına büyük katkılar elde edilmiştir.
Tarım kuruluşlarının kurulması yanında Sabit ve Döner Sermaye yasaları ile bu kuruluşlara sermaye verilmesi de sağlanmıştır. (26 Ocak 1925) tarihinde çıkarılan bu yasa devlet yardımı ile çiftçilere teknik çalışma sonuçlarının gösterilmesi, sermaye yatırımı ve karlılık kavramlarının öğretilmesi yolunda ayrı bir temel düzenlemedir.
Atatürk döneminde ayrıca tarımın makineleşmesi de öngörülmüştür. Atatürk kendi kurduğu Orman Çiftliği’nde modern ziraat alet ve makinelerinin kullandırılmasına önem verilmiştir.
Böylece Tarım alanında atılmalar yapılırken elbette çağdaş ülkelerde olduğu gibi tarımın organize edilmesi gereği vardır. Bu alanda Ziraat Vekaleti Teşkiline dair 1910 sayılı kanun 29 Aralık 1931 yılında çıkmıştır. Daha sonrada ek yasalar yürürlüğe girmiştir. Yine kurumlaşma ile ilgili olarak Veteriner Teşki’atı, Orman Teşkilatı bu dönemde çağdaş bir düzene sokulmuştur. 4 Haziran 1935 yılında çıkan Ziraat Vekaleti Vazife ve Teşkilat kanununda veteriner ve 1937 yılında kabul edilen 3116 sayılı Orman Kanunu ve ilaveleriyle Orman Teşkilatı kurulmuştur. Veterinerlik alanında 3 Mayıs 1928 yılında çıkarılan Hayvan Sağlık ve Zabıtası kanunu henüz yürürlüktedir.
O dönemde işletmelere Çağdaş Tarım’ın icabı olan döner sermaye verilmesi (1934). Tarım Satış ve Kredi Kooperatiflerinin kuruluşu (1935). Pamuk işleri, çeltik ekimi, T.C. Ziraat Bankası’nın kuruluşu, Devlet Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğü’nün kuruluşu, 1937 yılındadır. Ayrıca 1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuş ve sonra bu Enstitüden Ankara Üniversitesi Ziraat ve Veteriner Fakülteleri doğmuştur. Yine bu dönemde önemli bir atılım olarak şeker pancarı ekimi ile Şeker Fabrikalarının kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti Tarım Politikası’nın değişmez temel taşlarındandır. Şeker pancarı Ziraati için Fabrikaları, çiftlikleri Macaristan’daki örneklerine göre kurulmuştur. Diğer taraftan Aşar’da bu dönem de kaldırılmıştır. Bütün bu çalışmalar yapılırken özellikle Alman ve Macar Tarım Uzmanlarından yararlanmıştır.
Bu dönemde Ziraat’ın değişik kollarında eğitim görmek üzere Almanya ve Macaristan’a öğrenciler gönderilmiştir.
Görülmektedir ki kısıtlı olanaklar olan bir dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti çiftçilerinin kısa zamanda arzulanan üretici bir toplum haline gelmesi için en ileri çağdaş yaptırımlara yer verilmiştir. Bütün bu paket tarım kalkınma atılımları Türk Tarım Politikası’nda değişmez köşe taşlarını oluşturmuştur. Rahatlıkla diyebiliriz ki Tarım Politikası Kültürü Cumhuriyet Türkiye’sinin yaşamına yerleştirilmiştir.
Sonuç olarak Atatürk dönemindeki tarım politikası:
1- Çiftçilerin eğitimi, yeni metodların ve malzemelerin kullanılması,
2- Tarımda mekanizasyon,
3- Kurumlaşma ve döner sermaye işletmelerinin kurulması,
4- Kredi kaynaklarının bulunması ve kredilendirme,
5- Değerlendirmede ileriye dönük atılımlar Atatürk dönemi tarım alanında önünde bulunan bütün engelleri bilen ve bu engelleri aşmanın yollarını ortaya koyan çok ilerilere dönük bir stratejiyi uygulayan bir tarım politikasıdır.
Kaynak: Atatürk Araştırma Merkezi, Prof Dr. Vecdet Erkun