Birleşmiş Milletler raporlarına göre "Gittikçe artan yüksek sıcaklıklardan ve kullanılacak suyun azalmasından veya suyun tuzlu hale gelmesi nedeniyle Dünyanın Çöl Bölgelerinde yaşayan 500 milyon kişinin hayatı gün geçtikçe dayanılmaz hale gelmektedir."
Amerika'daki Phoenix ve Ortadoğuda ki Riyad şehirleri gibi çöl şehirleri yeraltı suları daha derine gittikçe ve su kaynakları içilemez hale geldikçe ve gittikçe bu şehirlerin geleceğe dönük umutları azalmaktadır. Şuanda da Türkiye’de Konya çevresinde toprakların önemli bir bölümü çölleşmektedir.
Birleşmiş Milletler Çevre Raporuna göre, çöllerin çevresinde yaşayan toplulukların karşılaştıkları en önemli problem çöllerin fiziki büyümesi değil sulanan toprakların daha da tuzlanmasıdır. Ki bu tuzlanma problemi büyük alanlar halinde Çin de Pakistan da Hindistan da ve Avustralya da olmaktadır. Çin de Tarm nehri 5.000 mil karelik bir bölümü son 30 senede bu tuzlanma yüzünden kaybedilmiştir
Yine Birleşmiş Milletler raporu Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkelerin çöllerdeki suyu doğru şekilde kullanmadıklarını söylemektedir. Bunların temel tahıllar mesela buğday, domates gibi üretmektense kıymetli olan suyun hurma, balık çiftliği gibi yüksek değerli ürünler üretilmesi daha iyi olur demektedirler.
Yine onlara göre senelerce evvel yeraltı suları ile çöllerin yeşillendirilebilme potansiyeli vardı. Fakat şimdi bu çözüm değildir. Çöllerin çevresinde yaşayan halkın ve doğal hayatın en büyük ayak bağı iklimsel değişikliklerdir. Dünyadaki bu iklimsel değişikliklerin çöl bölgeleri üzerine etkisi başka yerlerden çok daha fazladır.
İranda ki Dashi Kebir çölünde son 25 senede yağan yağmur miktarı %16 oranında azalmıştır. Kalahari çölündeki yağışlarda da % 12 azalma olmuş, Şili de Atacama çölünde de yağış miktarında %8 azalma olmuştur.
Yine Birleşmiş Milletle raporuna göre bu asrın sonuna kadar Çöllerin çoğunda ısı 5 ila 7 derece daha artacak ve buna karşılık yağışlarda % 10 ila % 20 azalacaktır.
Bu durum buharlaşma oranını ve çöl fırtınalarını büyük miktarda arttıracak ve etrafında yerleşmiş şehirlere çöller daha da ilerleyecektir.
Isının yükselmesi ve yağmurların azalması aynı zamanda dağlık bölgelerde ki buzulların erimesi ile de desteklenmektedir. Bu sular çöllerdeki hayattın devamını sağlamaktadırlar, fakat Global Isınma sonucu bunlarda kuruyacaktır.
Bu alanlarda önümüzdeki 100 senede olabilecek gelişmeler iklime ne olacağına bağlıdır. Bununla birlikte gelecekte çöllerde yetişecek bitkiler geleceğin bitkileri olacaktır.
Birleşmiş Milletler Raporuna göre bugün Çöller daha önce hiç olmadığı kadar iklimsel değişikliklerle, suların çok fazla kullanılarak tuzlanma sorunları ile karşı karşıyadır.
Buraya kadar kısaca anlatılanlar Birleşmiş milletler özel raporunda açıklanan ve çöl bölgeleri için çizilen kara bir tablodur ve doğrudur. Bu süreç bir çok çöl bölgesi ülkesinin temel tahıl ihtiyaçlarını bile ithal etmesine yol açmakta ve giderek az sayıdaki üretici ülkeye daha çok bağımlı hale getirmektedir.Böylece arz-talep dengesi değişmeye ve tahıl ürünlerinin fiyatları artmaya başlamıştır.
Bugünkü bilinen teknoloji ile çöl bölgelerinde ancak yüksek maliyetli tarım yapılabilir, bu yüzden ekonomik üretim olmayacaktır.
Sorunlara ve çözüm yollarına bakarsak Çöllerde karşılaşılan iki büyük sorun vardır. Bu iki sorun da üretimi tamamen etkilemektedir.
1-Yoğun ısı farkı (gece ve gündüz)
2-Toprağın içindeki yoğun tuz ve kireç miktarıdır.
Çöl toprakları incelendiğinde organik açıdan fakir olduğu söylenmesine rağmen yapılan araştırmalarda çöl toprağında çok yüksek oranlarda birçok elementlerin mevcut olduğunu ortaya koymuştur. Yani bir ölçüde yeterli olmasa da yeteri kadar ürün yetiştirebileceğimiz düzeye yakın bir yapı mevcuttur.Fakat yoğun ısı farkı bu üretimin önüne geçen en önemli bir engeldir.Toprağın iç yapısının gece -20 gündüz +40 derecelere çıkması bitkilerin köklerinin ve tohumların yanmasına zarar görmesine neden olmaktadır..
Tarım bilimi ile uğraşan bilim insanları bu durum karşısında toprağın verimlilik analizleri ile toprağın su tutuculuğu tuz ve kireç miktarlarına bakarak toprağın bitki köklerinin aşırı ısı farklılığını ortadan kaldıracak sistemler tasarlamışlardır. Fakat sonuç bazı bölgelerde deneysel olarak olumlu olmasına rağmen sistemin ekonomik olmayışı projelerin çıkmazı olmuştur.
Peki bu durumda çözüm nedir ?
Yapılan toprak incelemelerinde bu güne kadar dikkatlerden kaçan önemli bir olay tespit edilmiştir.Bu toprağın ısıya karşı denge sistemlerinin tamamen ortadan kalkmasına ve topraktaki tüm değerlerin çökmesine sebep olmaktadır. Bu da toprağın yapısındaki moleküler yapının kopmasına dayanmaktadır bu bağ tekrar kurulamazsa toprak koma durumunu sonsuza kadar sürdürecektir. Bu şekilde bozulmaya başlamış toprağın hızlı ısınma ve soğumasına sebep olmakta, yerin manyetik sapma etkisinin de katkısı ile yüzeye yakın suların yoğun çekim sahalarına doğru çekilmektedir. Bu moleküler yapının bozulması ve kopması toprak yapısının oksijen kaybına sebep olmakta bu da toprağın nem oranının düşmesine ve kurumasına sebep olmaktadır.
Ar-Ge bölümü olarak özel olarak tasarladığımız ve moleküler yapıyı bağlayan bir Laser sistemi ile 3 farklı gerçek çöl toprağında teorimizi test ettik.
1- Abu Dhabi’den getirdiğimiz çöl toprağının resmini ekte görülmektedir.
Abu Dhabi‘den getirdiğimiz gerçek çöl toprağında yalnızca çeşme suyu kullanarak Buğday yetiştirdik. Çöl toprağında yetiştirdiğimiz Buğday çimlerinin de fotoğrafı ekte görülmektedir.
2- Mali’den (Afrika batı sahra ) getirdiğimiz çöl toprağında da yalnızca çeşme suyu kullanarak ekli resimlerde görüleceği gibi mısır yetiştirdik. Mısır filizlerinin 4. gün, 7 gün ve 9. gündeki resimleri ekte görülmektedir.
3- Türkiye’de ise çöle en yakın toprak olarak Konya-Karapınar‘daki çölleşmiş kumu kullandık Yine Konya Karamanın çölleşmiş toprağında yeni yaklaşımla bir haftalık bir sürede sadece şebeke suyu kullanarak Buğday yetiştirmeyi başardık. Bu resimler ekte görülmektedir.
Laser teknolojisinin toprağın yapılarında oynadığı rol oldukça büyüktür. laser ışınlarının ve destek sistemleri toprağın moleküler yapısının dengeye girmesine sebep olmakta, ısı farklarını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Yine bu teknoloji toprağın nem oranlarını da düzenlemektedir. Toprağın nem tutması ve moleküler yapıda fiziksel ve kimyasal dengelerin sağlanması sonucunu kısa bir sürede topraktan olumlu yanıt vermektedir. İlk etapta bizim teknolojimizle toprakta moleküler dengeler sağlandıktan sonra yonca ve benzeri bitkiler gibi hızlı büyüyen bitkiler yetiştirilmelidir.. Bu yapılacak çalışma I. Etaptır. Bu aşamadan sonra yani topraktaki moleküler dengelerinin tamamen sağlanmasından sonra II. etapta ise toprağa gerekli organik destekler sağlandıktan sonra da toprakta normal tarımsal üretime geçilebilir. Şu an topraktaki önemli sorun topraktaki moleküler bağların kopması ve birikmiş olan yoğun tuz ve kireçtir. Bu bağların kurulması tuz ve kirecin topraktan temizlenmesi gereklidir. Bizim geliştirmiş olduğumuz laser teknolojisi ise topraktaki tuz ve kireç moleküllerini toprak yapısından tamamen ayrılmasını mümkün hale getirmektedir Bu sayede moleküler yapının dengelenmesinden ve topraktaki tuz ve kireç yapısı da topraktan tamamen ayrılmasından sonra toprağın verimliliği çok üst düzeye çıkacaktır.
Yukarıda kısaca açıkladığımız bu sistemler ile çöller tamamen tarıma açılabilecektir. Bu yeni teknoloji ile bugün çöllerde yapılan tarımsal yatırıma kıyasla daha az bir yatırımla çöllerde tarım yapılması sağlanacağı için Çöller Dünyanın tahıl deposu olacaklardır. Yaptığımız deney sonuçlarında da görüldüğü gibi, geliştirdiğimiz bu Yeni Teknoloji ile Çöl Topraklarında buğday, mısır veya diğer tahıllar kolaylıkla yetiştirilebilecektir Olay sadece burada kalmayacak ve çöllerin yeşillenmesi sertleşen Dünya ikliminin yumuşamasını sağlayacağı için bu durum Dünya içinde çok önemli sonuçlar doğuracaktır.